Bir Doktor, Bir Misyoner ve 1960’ların Kayserisi

9 Aralık 2020
731 kez görüntülendi

Köşe yazarımız Doç. Dr. Hasan Baktır’ın “Bir Doktor, Bir Misyoner ve 1960’ların Kayserisi” başlıklı yazısı sizlerle… Keyifli okumalar diliyoruz.

Bir Doktor, Bir Misyoner ve 1960’ların Kayserisi




Bu yazımızda 1959-65 yılları arasında Talas Amerikan Koleji’ne bağlı Poliklinikte çalışan misyoner bir doktorun anılarından bahsedeceğiz. Bu günlüklerin bir hikayesi var. Bu hikâyenin bilinen geçmişi 1999 yılında başlar. Bu dönemde Erciyes Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak derslere giren İngiliz asıllı bir öğretim elemanı Erciyes Üniversitesi’ne 1990 senesinde devredilen Konukevinde ikamet ediyordu. Bu Konukevi daha önce Amerikan Koleji’ne bağlı öğrenci yurdu ve klinik olarak hizmet vermiştir. Bu İngiliz buradaki ikameti sırasında, biraz da meraktan olsa gerek, Konukevi’nde bulunan eski yapıları, mahzenleri ve odaları gezerken tesadüfen bu odalardan bir tanesinde daktilo ile yazılmış ve 30 sayfadan oluşan o dönem bu klinikte çalışmış bir doktorun günlüklerini bulmuştur.

Bu günlükler 1959-1965 yılları arasında Talas Amerikan Polikliniğinde görev yapan Amerikan Board misyoner kuruluşu tarafından görevlendirilen bir doktora ait vaka notlarından oluşmaktadır. Bu hekim sıra dışı ve ilginç bulduğu vakaları her gün düzenli olarak günlüğüne kaydetmiştir. Bu notlar arasında o dönemin hastalıklarını, siyasi olaylarını ve toplumsal problemleri anlatan bir düzine hikâye vardır. Tabii ki bu hikâyeler yaşanmış tecrübelerin anlatısıdır. İngilizce olarak kaleme alınan ve gerçekten de olağanüstü vakaların ve önemli tecrübelerin aktarıldığı bu notları İngiliz asıllı öğretim elemanı tarafından bana verildi. Ben de o dönemde İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde Yüksek Lisans öğrencisiyim. Bu “vaka notlarının” son derece önemli ve ilgi çekici bilgiler içerdiğini; üzerinde çalışılarak mümkünse tercüme edilmesi ve bu notları da kullanarak Talas Amerikan Koleji ve Klinik tarihinin yazılması gerektiğini düşündüm. Notları alıp okuduktan sonra bu düşüncem daha da güçlendi. Bundan sonra o dönem Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev yapan değerli hocamız Hasan Hüseyin Tekin ile birlikte bu vaka notlarının Türkçe’ye tercüme edilmesi ve yayımlanması için çalışmalara başladık. Böylece “karanlıkta kalan” bu tarihin bir kısmını ortaya çıkarmak, bir döneme ve bir bölgeye ait söylenmeyen bir tarihi yeniden yorumlamak mümkün oldu.

Deüerli okurlar bu yazımızda ve nasip olursa sonrakilerde bu “vaka notlarının” bir kısmını sizinle paylaşacağım. Türkiye’nin, Kayseri’nin ve Talas’ın yarım asır öncesi ile ilgili hatıraları yeniden sizlerin dikkatine sunacağız. Sizinle paylaşmak istediğim ilk “anı” 30 Ocak 1960 tarihine aittir. Burada Amerika’dan misyoner olarak gelen genç bir doktorun kendi misyonu için gayretine şahid olacaksınız. Bu bizim kendi insanımız ve ülkemiz için yapacağımız fedakarlıkların ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. 

 

 

30 Ocak 1960

 

Kar dışarıda her yeri kuşatmış. Köy yollarının çoğu kapalı durumdaydı. Bugün çok ağır bir hastayı muayene etmem için bir adam geldi. Okulun 4 çeker cipini emanet alarak yola çıktım. Yollar karla kapalı olduğu için bir buçuk saat dere ve tepelerden geçerek köyün yoluna ulaştık. Yoldan bir aydır hiçbir araç geçmemişti ama köyden 10 kişi 5 kilometre boyunca yolu açmak için çalışıyorlardı. Beni büyük bir heyecanla yolda karşıladılar ve köye yönlendirdiler. Köye ulaşmak bir buçuk saat sürdü. Ben araçtan inip yürümeye karar verdim ama köylüler araçla devam etmem konusunda ısrar ettiler. Oldukça önemli bir misafir olarak kabul edilen misyoner bir doktorun yürüyerek evlerine gelmesi hane sahibini utandırıyordu. Bana eşlik eden ve yol gösteren on kişinin olması da zaten sıra dışı bir olaydı. 3 kilometrelik yolu aracı iterek ve yolu açarak beni köye ulaştırdılar. Cipimiz de oldukça eski ve radyatörü su kaçırıyor. Bu yüzden de hiç beklenmedik zamanda suya ihtiyacımız olabiliyor. Etrafta su olmadığından, yolu açanlar radyatöre elleriyle kar koydular. Elimde eldiven olduğu için kar koyma işini kendim yapabileceğimi söyledim ama benim yardım etmeme izin vermediler. Köye vardığımızda 8 hastayı muayene ettim. Bu arada saat 20:00 oldu ve ben geri dönmek için hazırlanmaya başladım. Köye iyi ki cip ile gelmişim. Bu sayede 26 yaşında, tüberküloz hastası, durumu ağır olan bir kadını da hastaneye götürebildim. Köye muhtemelen bir ay hiçbir araç gelmeyecekti ve bu hanım da hastaneye bir an önce ulaştırılmalıydı. Beni köye kadar ulaştıran on kişi dönüşte de yardım ettiler. Donmamak için bağrışarak ve çırpınarak cipimi ittiler ve beni yeniden yola ulaştırdılar. Bu benim için oldukça soğuk, sıkıntılı ve yorucu bir yolculuk oldu. Hava eksi 10-12 derecede, dondurucu bir dolunay gecesi idi. Gece 10.30 gibi Talas’a ulaştık. Buradan birkaç saat içinde tüberküloz olan hanımı şehirdeki Devlet Hastanesine ulaştırdım. Şans eseri nöbetçi doktor arkadaşımdı ve kızı hiç bekletmeden hastaneye yatırdı. Bu tecrübeyi uzun uzadıya anlatmamın nedeni benim için oldukça önemli bir deneyim olmasıdır. Burada benim gibi bir Hıristiyan misyonerin gösterdiği ilgi ve alakaya insanların bu kadar dostça karşılık vermeleri beni çok memnun etmişti. Bizim ulaşmak istediğimiz ve elde etmek için bu kadar çok emek harcadığımız amaç da insanların bizdeki bu dostça gayreti takdir etmeleriydi.

                                                                    Dr. W.W.

“Bizler de kendi insanımız ve ülkemiz icin çok daha fazlasını yaparsak daha güzel yarınlara ulaşırız. Geleceğimizi bugün verdiğimiz mücadele ve yaptığımız fedakarlıklar belirleyecektir”.

Selam ve muhabbetle